Dil bağı nedir? Büyüme gelişim üzerine etkisi ve tedavisi nasıldır?
Çocuk ve kulak burun boğaz doktorları tarafından oldukça detaylı incelenen ve tedavisi yapılan bu konuyu bir ortodonti uzmanı gözüyle size aktaracağım.
İsterseniz konu hakkındaki Youtube videomuzu izleyebilirsiniz.
Öncelikle Dil Bağı nedir ve ne gibi sorunlara yol açar?
Bebek, henüz ana karnındayken, ağız bölgesinin gelişimini tamamlandıktan sonra dilin altında frenilum denilen bir bağ dokusu kalır. Bu bağ dokusu kas içermez ve ağız tabanındaki kasın üzerinde yer alır. Dil frenilumum görevi, dilin ağız tabanı ile bağlantısını sağlamaktır. Peki, bu incecik bağ nasıl oluyor da insanın fizyolojisini ve hayat kalitesini etkiliyor?
Tıbbı terimiyle ANKİLOGLOSSİ: Uluslararası Dil Bağı Uzmanlarının Afilisyonu tarafından, normal dil hareketini kısıtlayan ve dil altında yer alan sıkı bağ dokusu olarak tanımlanmaktadır. Frenilum adı verilen bu bağ dokusu, normalden kısa, çok kalın ve yeterince elastik değilse, ayrıca dilin ucuna doğru uzuyorsa dil hareketleri kısıtlanmaktadır. Bu gibi dil bağının normal olmadığı durumlarda, kişinin çiğneme, yutma, yemek yeme, sindirim, ses artikülasyonu ve nefes alma gibi türlü fonksiyonları kısıtlanabilmektedir.
Bu konuda çok güzel, İngilizce bir kitap var, ilgi duyan herkesin okumasını tavsiye ederiz. Ben de bu videomda bu kitaptan aldığım örneklerle dil bağının ve ağız solunumunun öneminden bahsetmek istiyorum.
Richard Baxter, yani kitabın yazarı, bir çocuk diş hekimidir ve aynı zamanda Uluslararası Dil Bağı Uzmanları Afiliasyonunun kurucu üyesidir. Dr. Baxter, bizzat kendisinde de bu dil bağı problemi olduğunu ve geç teşhis konulduğu için bugüne kadar bir çok sıkıntı atlattığını ve bu sebeple kendi ikiz çocuklarında da aynı sorunu görüp, onlar da aynı şeyleri yaşamasın diye kitabında doğumdan hemen sonra neler yapılması gerektiğini çok detaylı bir şekilde anlatmıştır.
Kitap bir örnekle başlıyor. Bebekler miyop doğar ve zamanla uzağı normal görmeye başlar. Eğer erken dönemde teşhis konmazsa gerçekten miyop olanların problemi daha geç yaşlarda ortaya çıkar. Çocuk, uzağa bakarken gözlerini kısıyorsa ve televizyon karşısında çok yakın oturuyorsa bu durumdan şüphelenmek gerekir. Miyopi probleminin erken dönemde farkedilemediği durumlarda, hem problem ilerler hem de çocuk, dünyayı çok daha net şekilde görmesini sağlayan miyop gözlüğüne geç kavuşmuş olur. Yazar, dil bağı da bu şekildedir diye ifade ediyor. Zamanında tanı konmazsa ve tedavi edilmezse büyüme ve gelişim esnasında problemin negatif etkisi daha fazla görülmektedir. Henüz bebekken emzirme sorunu başlıyor ve devamında konuşma sorunu, nefes alma sorunuyla beraber uyku problemi, migren, boyun ve omuz ağrısı, yutkunma sorunu gibi problemlerle karşılaşılıyor.
Yazar, sağ ve sol ayakkabı bağcıklarını birbirine bağlayarak koşmaya çalışmayı, dil hareketlerinin kısıtlamansına örnek olarak sunuyor. Kişinin, daha küçük adımlar atarak denge kurmaya çalışılabileceğini ve bu duruma alışarak adapte olabileceğini, ancak vücut bütünlüğü için doğru hareketlerin bu olmadığını vurguluyor.
Biz de kliniğimizde çene eklemi tedavilerini yaparken adaptasyon kelimesinin üzerinde çok duruyoruz. Adapte olmak aslında her zaman durumu iyiye götürmüyor, tam tersine beraberinde bir sürü sorunu getirebiliyor.
Dil bağına geri dönecek olursak, ideal dil pozisyonu büyüme ve gelişimde birebir etkilidir. Dişlerin içinde bulunduğu kemiklerin gelişimi ve yüz/hava yolu dengesini sağlar.
Dil de bacaklar gibi çizgili kastır ve çiğneme, konuşma ve yutkunma hareketlerin öğretilmesi gerekir ve hatalı bir alışkanlık söz konusu olursa kas hafızası yenilenmeli ve geliştirmelidir.
En büyük sorun, ağız içi bölgesi dardır ve özellikle bebeklerde ve küçük çocuklarda ağız içi yeterince görünmediği için bu sorunlar geç farkedilebilmektedir. Bu sebeple, bebekte dil bağının teşhisi için yenidoğan klinik ekibinin ve çocuk doktorlarının rolü çok büyüktür. Az önce bahsettiğim derneğin sayfasında bu konuyla ilgilenenlerin listesine baktığımızda ekibin oldukça fazla sayıda profesyoneli barındırdığını görebiliriz. Elbette, siz anne ve babalara da büyük görev düşmektedir.
Yapıların normal şekil ve fonksiyonlarını anlamak çok önemlidir; çünkü, neyi görmeniz gerektiğini bilirseniz ancak o zaman görebilirsiniz.
Dil bağı olan bebeklerin yaşayabileceği problemler nelerdir?
Dil bağı, yenidoğanda süt emme sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Dil hareketleriyle anne memesinden süt emmeye çalışan bebek, dilin hareketlerinin kısıtlılığı nedeniyle yeterince süt çekemez, çabuk yorulur ve yeterli beslenemez. Bebeklerde karşılaşılabilecek sorunlar kitapta şu şekilde özetlenmiştir.
- Meme veya biberonu sıkıca kavrayamama
- Emme sırasında uyuyakalma
- Emme sırasında sürekli memenin kayması ve yeniden yakalamaya çalışması
- Çok ağlama
- Reflü problemleri
- Sık kusma
- Yeme sırasında geğirme ve tıkanma
- Yavaş kilo alımı
- Meme ucunu ısırma
- Emziğin sürekli düşmesi ve ağızda durmaması
- Sütün dudaklardan sızması
- Kısa uykular
- Ağız solunumu, horlama ve sesli nefes alma
- Tıkalı burun
- Burundan süt gelmesi
- 2-3 saatte bir daha sık yemek yeme
Konuşma seslerini çıkarma işlemine söyleyiş yani artikülasyon denir. Bebekler tedavi edilmezse, ilerleyen zamanda sesleri çıkarmaya başladığı zaman artikülasyon sorunları ortaya çıkabilmektedir. R ve L gibi bazı harflerin doğru söylenebilmesi için dilin damağa rahatlıkla değmesi gereklidir. Dil bağı, doğru ses işleyişini engelleyebilmektedir. Yani, beslenme ve konuşma gibi temel fonksiyonlarda bazı kayıplar meydana gelebilmektedir.
Dil bağı nefes almaya engel midir?
Havayolu, dil bağıyla ilgili çok önemli bir konudur.
Patojenik dil bağı olan çocuklarda ağız solunumu görülebilmektedir. Burun nefes almak için, ağız yemek yemek içindir. Zaten ağız solunumu başlı başına ciddi bir semptomdur. Bu konuyla ilgili yazımı da okumanızı tavsiye ederim. (Link için tıklayın) Orada bu konuyu daha ayrıntılı anlatığım için burada kısaca bahsetmek istiyorum. Dil, üst çene kubbesine yerleşmeyip sürekli ağız tabanında yer aldığında, üst çene büyüyüp genişleyemez ve V şeklinde dar kalır. Dar çene ve dil bağı problemi birleşince, ergenlikte yutkunma problemi, ağız solunumu, hatalı çene büyümesi, çene eklemi problemi ve kraniyofasiyal ağrı sendromları ortaya çıkabilmektedir
Ağız solunumu yapan çocukta, yeterince oksijen alamamaktan dolayı, astım ve allerjiler görülebilmekte, gece egzeması ve atopik dermatit oluşabilmektedir. Bu konuyla ilgili Kulak Burun Boğaz ve çocuk doktorlarının yayınlarını okuyabilir ve daha detaylı bilgiye sahip olabilirsiniz.
Dil bağı uyku problemi yaratır mı?
Dil bağının yaratabildiği bir diğer sorun da uyku problemidir.
Çocuklarda havayolu darlığına bağlı uyku sorunları ortaya çıkabilmektedir. Hava yolu darlığı düşük oksijen satürasyonuna sebep olmakta, çocuk alt çenesini öne hareket ettirerek hava yolunu açmaya çalışmaktadır. Diş gıcırtma dediğimiz bruksizmin özellikle çocuklarda bu açıdan dikkatle takip edilmesi gerekmektedir.
Uyku sırasında beyin hafızayı düzenler ve şekillendirir. Eğer çocuk hava alabilmek için sık sık uyanıyorsa, normalden düşük kalitede uyku yaşamaktadır. Dil bağı sebebiyle dil pozisyonu aşağıda ağız tabanında konumlanırsa çoğunlukla ağız solunumu gerçekleşmekte ve çocuk uykunun derin dinlenme fazı olan REM fazı seviyesine düzgün bir şekilde geçme sorunu yaşayabilmektedir. Bu sorunu yaşayan çocuklar, gece dinlenemediği için, gün içinde her koşulda sık sık uyuklama durumuyla karşılaşılmakta veya bu çocuklarda dikkat eksikliği gözlenmektedir. Günümüzde, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunun (DEHB) da bu durumla bağlantılı olduğu belirtilmektedir. Derin uykuya giremeyen çocuklarda uykuda altını ıslatma görülebilmektedir.
Dil bağı nasıl anlaşılır?
Bebeklerde dil bağını kontrol ederken bebeğin başının arkasına geçip iki parmakla dili yukarı doğru kaldırmak gerekir. Dil kaldırıldığında, dilin ortasında kalp şeklinde çökük bir hat oluşuyorsa dil bağının çok kuvvetli ve kısa durumu söz konusudur. Dili sağa sola nazikçe çekerken dil tabanının yumuşak ve hareketsiz kalması gereklidir. Eğer dille beraber yukarı kalkıyorsa patojenik dil bağı var denebilir.
Kısıtlı ağız dokusunun ilk belirtisi genellikle emzirme bozukluğu olduğu için bu kontrol işlemleri yenidoğan kliniklerinde çocuk doktorları ve hemşireler tarafından yapılmaktadır. Ebeveynlerin de kolaylıkla yapabileceği bu muayene sayesinde henüz bebekken ve sorunlar büyümemişken müdahale etme şansı olur.
Dil bağının da yapışma şeklinde göre sınıflandırması bulunmaktadır. Daha derin yapışan, daha kısa ve güçlü bağlar elbette en çok problem yaratabilecek tiplerdendir.
Dil bağının tedavisi nasıldır? Dil bağı kendiliğinden geçer mi?
Dil bağı problemi kendiliğinden geçmemektedir. Dil bağı, uygun zamanda, deneyimli bir hekim tarafından kesilerek tedavi edilir. Bu işleme lingual frenetomi adı verilir.
Emzirme sorunu yaşayan bebeğin lingual frenotomi denilen dil bağının kesilme işlemi bilimsel olarak kanıtlanmış tek endikasyondur.
Lingual frenotomi çok güvenilir bir uygulamadır. Bebeklerde herhangi bir anestezi uygulanmadan da makas veya lazer ile bu bağ çok hızlı bir şekilde kesilebilmekle birlikte, hastada genel veya lokal anestezi uygulaması gerekliliğini hekiminiz size anlatacaktır.
Dil bağının kesilmesinden sonra tekrar yapışma olmaması için bazı germe ezgersizleri bulunmaktadır. Bu ezgersizler ebeveynlere uzmanlar tarafından öğretilmektedir.
Dil bağı ve ağız solunumu probleminde ortodontistler olarak bizim rolümüz nedir?
Ortodonti, yalnızca estetik uygulamalardan ibaret değildir. Ortodonti, dişlerin ve yüzdeki düzensizliklerin teşhisi, önlenmesi ve tedavisiyle ilgilenen bir diş hekimliği dalıdır. Bir çocuk daha kapıdan girer girmez duruşundan, nefes alıp vermesinden, gözlerinin altındaki renk değişikliklerinden, çenelerinin ve dilinin konumlarından, diş ve dizilim sorunlarından, boğaz duvarının şeklinden, geniz eti, bademcik ve hyoid kemiği gibi komşu yapılardan, dil fonksiyon bozukluklarının ve ağız solunumunun tanısını koyabiliyor ve KBB, fizyoterapist,konuşma terapisti ve nörolog gibi gerekli uzmanlara yönlendiriyoruz.
Bir çocuğun ortodontist ile tanışma zamanı 6-7 yaş civarında olmaktadır. Bu sebeple dil bağı ile ilgili problemlerin daha erken dönemde tanısı için ebeveynlere ve çocuk diş hekimlerine büyük görev düşmektedir.
Bu videoda son olarak söylemek istediğim, kasların kemiklerle olan savaşını her zaman kaslar kazanır. Dil ve yanak kasları, diş kavislerinin, dişleri saran alveol kemiklerinin ve çene eklemlerinin sağlıklı gelişmesinde birebir etkilidir. Dil sürekli ağız tabanında yer alırsa, üst çene kubbesini içeriden destekleyemez ve yanak kaslarının dışarıdan üst çeneye uyguladığı baskıyı dengeleyemez. Bu durum, üst çene kemiğinin büyüme gelişim sırasında genişleyememesine hatta daralmasına sebep olur. Üst damağın daralması, burun kavitesindeki hava alanını daraltır. Bu bölgeden havanın geçiş direnci 4 üssü olacak şekilde artar ya da azalır. Yani, eğer hava yolu yarısı kadar daralırsa havanın geçişi 16 kat azalacaktır. Biz ortodontistler olarak hızlı üst çene genişletmesi sayesinde kalıcı olarak iskeletsel genişletme sağlanabiliyoruz. Obstruktif uyku apnesinin engellenmesinde de hava yolununun küçük yaşta genişletilmesi çok etkili olmaktadır. Eğer, bu dönemde geniz eti ve bademcikler hava yolunda tıkanıklık yaratıyorsa, en kısa sürede KBB konsültasyonu ile beraber problemin giderilmesi yaşam fonksiyonlarını olumlu etkilemek açısından iyi sonuç vermektedir.
Sonuç olarak, 7 yaşındaki çocukta yeni sürmekte olan dişlerin çapraşık olmasının endişesinden ziyade bu yaşta daha önemli olan iskeletsel, yumuşak dokusal ve fonksiyonel problemlere ve çözümlerine değinmek, ebeveynleri bu konuda bilgilendirmek ve çözüm yaratmak biz ortodontistlerin asıl görevidir.